YÜREĞİ BASKETBOLLA ÇARPAN ADAM
EMRE MAHMUT ŞİMŞEK
Kadim dağların eteklerinde, mevsimin hür ve azametli soğukluğuyla yoğurulmuş bir kentin, Hakkâri’nin kalbinde doğdu Emre Mahmut Şimşek. Yıl 1985. Ocak ayının ayazına inat, bir çocuğun yüreğinde ateş tutuşuyordu. Kardan bir yorgan gibi üzerine serilen sokaklar, onun için bir oyun bahçesi, bazen de bir engel parkuruydu. Düştü, kalktı, ama her seferinde göğe doğru sıçramaya meftundu. Ve bir gün, elleri bir basketbol topuna ilk kez değdiğinde, kaderi değiştiğini henüz bilmiyordu. O an, bir meçhul istikametin ilk adımıydı.
Basketbol, salt bir spor değildi onun için. Ritmi kalbinin attığı tempoya denk düşen bir senfoniydi. Oyun disiplinin, azmin, sebatın bir metaforu oldu zamanla. Hakkâri’nin kıvrımlaşan yolları, yüksek kayalıkları ve bozkırın haşmeti, ona öğretti ki hayaller mekâna hapsedilemezdi. Yetenek, sadece büyük kentlerin lüks salonlarında neşvünema eylemezdi; dar sokakların koşuşturan ayak seslerinde, yüreğinde fırtınalar kopan çocukların parıltılı gözlerinde de kendini açığa vururdu.
Emre Mahmut Şimşek’in gayreti, onun ismini sahalarda şöhretle anılanlardan ziyade, umutla hatırlananlar arasına yazdı. 2011 yılında, Osman Solakoğlu Basketbolla Topluma Hizmet Ödülü’nü kazandığında, takdir edilen bir antrenörden öte, çocukların rüyalarına kıvılcım düşüren bir ilham kaynağı olmuştu. 2013’te, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ona Fair Play Sportif Tanıtım Dalı Şeref Diplomasını tevdi etti. Lakin onun için asıl ödül, çamurlu okul bahçelerinin ortasında bir çemberin altında toplanan çocukların kahkahalarıydı.
Güler Legacy’de antrenörlük yaptığında, bir öğretmendi; Antalya Sınav Koleji’nde sahaya çıktığında bir yol gösterici; Türkiye Basketbol Antrenörleri Derneği’nde bir vizyoner; BİDEV’de ise bir misyonerdi. Onun en büyük sevdası, basketbolu Anadolunun her köşesine, en çorak topraklara bile ulaştırmaktı. Tüm imkansızlıklara rağmen, küçücük ellere dev hayaller tutuşturan bir hayırsever, paylaşmayı kendine şiar edinmiş bir yürek adamıydı.
Bugün, onun diktiği basketbol fideleri serpilip büyüyor. Gençlerin ellerinde top, gözlerinde gökyüzü kadar sınırsız hayaller var. O hayallerin her birinde, Hakkâri’nin dağlarından esen sert rüzgârlara karşı dimdik duran, vefakâr ve sebatkâr bir adamın izleri saklı.
Ama o izlerin silinmemesi için, bir çağrısı var Emre Mahmut Şimşek’in:
“Hakkâri’nin yiğit gençleri! Karanlığa yenilmeyin! Sanal kumar sizi köle eylemesin, uyuşturucu sizi unutuluşa sürüklemesin. Siz, şehirlerin en yücesinde, dağların efendisiniz! Kanmayın sahte zaferlere, kaybetmeyin şu pak ve temiz ruhlarınızı. Her sabah karşınıza çıkan zirveler gibi dimdik olun!
Unutmayın, zafer toprağa dökülen terdedir, geceye yanmayan ışıktadır, el ele tutunan kardeşliktedir. Potaya attığınız her sayı, hayallerinizi gerçeğe çevirecek bir adımdır. Sahada mücadele ettiğiniz gibi hayatta da mücadele edin! Düştüğünüzde kalkmayı bilin, çünkü hayatta en iyi smaç, yenilgiyi zaferle taçlandırmaktır!”
Ve bu sözler, bir spor adamının değil, bir şehir aşığının, yüreğini memleketinin geleceğine adayan bir adamın mirası olarak yankılanacaktır.