Yolda karşılaştık. Çoktandır tanıdığım bir dost, bir arkadaşımdı. Yüzünde kaygı ve sözleri sitem doluydu. Tüm dünyanın kahrı ve keder ile dertlerinin kendisinde toplandığını, çok huzursuz olduğunu belirtti. İleriki konuşmalarımızda intiharı bile düşündüğünü anlattı.
Ona teselli mahiyetinde fazla bir şey demedim. Dediğim şu oldu. Hastaneye uğra ve oradaki görevlilerden birine burada yatan hastalardan uzun süre ziyaretçisi olmayan birisinin adını ve hangi serviste yattığı öğrenerek bunu ziyaret etmesini önerdim. Beraberinde götüreceği bir buket çiçek veya bir kutu tatlı ile bunu gerçekleştirmesini istedim.
Fikrim ona ilginç gelse bile yapacağına dair söz verdi bana.
Aradan bir hafta geçmişti ki arkadaşım bu kez telefonda aradı beni. Sesinde bir canlılık ve neşesi yerindeydi. İlk defa bu kadar mutlu olduğunu ve başından geçenleri kısaca anlattı.
Odasında vardığında hastanın şaşkınlıkla kendisini karşıladığını, hal hatır ve durumunu sorduktan ve götürdüğüm hediyeyi takdim ettikten sonra bir ihtiyacının olup olmadığını ve benden ne istediğini sordum dedi.
Odada uzun bir sessizlikten sonra hasta bana ‘Biliyor musun uzun bir süreden beri ilk kez birisi ziyaretime geldi. Hal ve hatırımı ve durumumu sordu. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Değer gördüğümü ve insan olduğumu hatırladım. Dünyada iyilerin halen bitmediğini ve gönüllere girmenin, insan olmak ve insani duyguları yaşamanın dünyanın hiçbir değeri ile ölçülemeyecek kadar kıymetli olduğunu’ hatırlattı. Bunu söylerken bana sarıldı ve gözlerinden yaşlar akıyordu. Bunun mutluluk gözyaşları olduğunu hissettim.
Bende en az onun kadar mutlu olmuş ve bendeki dert ve sıkıntıların aslında o kadar da önemsenemeyecek olaylar olduğunu fark ettim. Üzerimdeki yük ve kasvet kalmış, kendimi bir kuş kadar özgür ve bir tüy kadar hafif hissetmiştim.
Evet, günümüz insanının en büyük handikaplarından ve göz ardı ettiği durumlardan biri de yakınlarımızdakilerden bihaber yaşıyor ve bir eli tutmuyor, birisinin hatırını sormuyor, birisine merhaba demekten imtina ediyor ve gönüllere girmekten uzakta yaşıyoruz.
Böylesi insanların Allah’ın biz insanlara bahşettiği bu hasletlerden uzak kalmasının tabi sonucu olarak mutlu olamıyor, en ufak bir şeye kızıyor, bitmek bilmez nefsimizin peşinde olarak huzursuz ve mutsuz oluyoruz. Mutluluğu çok uzaklarda ve ulaşılmaz görüyoruz.
Ne olur şunu yapalım ve bunu yaparken hiçbir şey kaybetmeyeceğimiz gibi çok şeylerde kazanacağız.
Bir yakınımızdan başlamak, bir dostumuzu, komşumuzu ziyaret etmek, bir hastanın durumunu sormak, birisine gülümsemek ve bir yakınımıza, sevdiğimize dostumuza hediye veya bir armağan vermek tüm yaşamımızda renk katacak ve hayat bakış açımız değişeceği için mutlu olacağız.
İşte günümüz insanının en büyük eksikliğinin ve huzursuzluğunun bu olduğunu, kalabalıklar içerisinde yalnızlığın bundan kaynaklandığını ve aradıkları mutlulukların o kadar da uzaklarda olmadığının farkına varıp kendimize soralım.
Zor bir şey mi bu?